MANEVÝ BOYUT
(Spiritual Dimension IIUC)
copyrighted 1998 by Nadine Sultan d’Osman Han
Translated by Ayse Hanım
Bismillah ir-Rahman ir-Rahim
Es-Selamu Aleykum. Tüm kardeºlerimi selamlýyorum.
Balzac 1842’de ºöyle yazdý: ‘ Ben iki ebedi hakikatin ýþýðýyla yazýyorum: din ve monarþi..’
Bu
sözler ne kadar da doðrudur; din ve monarþi ezelden ve Ýlahi Allah’tan
gelir. Monarþi ve maneviyat ayrýlamaz çünkü bir kral insanlarýn iyiliði
adýna tanrýnýn iradesine itaat etmek için ona yeminle baðlýdýr.
Haºmetli
II. Abdulhamid hem sultan hem de halifeydi dolayýsýyla bu iki hakikati
mükemmel bir þekilde bünyesinde toplamýþtý. Sultan’ýn þahsiyeti çok
genç yaþtan itibaren maneviyatýn ýþýðýný saçmaya baþlamýþtý.
Denilebilir ki ona binlerce yýldan beri atalarýndan doðumla gelen bir
hak aktarýlmýþtý.
Silsilename denilen ºecere Türk hanedanlarýnýn
þeceresini Adem ve Havva’dan baþlatýr, kadim peygamber ve resullerle
devam ettirir ve unvaný ‘Ýman Savaþçýsý’ olan Osman Gazi tarafýndan
kurulan Osmanlý Hanedaný’nýn çöküþüyle sonlandýrýr.
Osmanlý
sultanlarý Allah’ýn iradesine tam bir teslimiyet gösterdiler. Onlar
kutsal Kuran’da bahsedilen ahlak, dürüstlük ve onur ilkelerine baðlý
kaldýlar.
Sultan II. Abdulhamid asla bu yoldan sapmadý ve halký onun dürüstlük onurunda bir kusur bulamazdý.
Haºmetli
II. Abdulhamid asil ve yüce EBUBEKiR ’den baþlayan zincirin 98.
Halifesi olarak 7 Eylül 1876 Cuma günü Eyüp’te Osman Gazi’nin kýlýcýný
kuþandý. Eyüp Sultan Türbesi’nde Allah’ýn iradesine olan
tam teslimiyetini ve Osmanlý geleneðinin manevi ilkelerine baðlýlýðýný
yeniledi.
Bir Osmanlý halifesi için saltanat seyahatine Mekke ve
Kudüs’ten sonra Ýslam dünyasýndaki en kutsal üçüncü mekân olan Eyüp’ten
baþlamaktan daha þerefli ve münasip bir þey olamazdý. Bunun sebebi
Fatih Sultan Mehmet’in Konstantinapol’u Ýslam için fethi sýrasýnda
Eyyub el Ensari’nin kayýp türbesini bulmasýydý. Eyyub Muhammed’in
(s.a.v.) arkadaþý ve bayraktarýydý ve Konstantinapol’ü 674
yýlýnda ilk kez kuþatan Arap komutanlardan biriydi. Eyyub baþarýsýz
kuþatma sýrasýnda öldürüldü ve duvarlarýn dýþýnda bir yere gömüldü.
Kuºkusuz
böyle mucizevî bir keºfin yalnýzca Konstantinapol’ün fatihine asýrlar
sonra nasip olmasý Allah’ýn iradesiydi. Kýsa bir süre sonra Allah
Osmanlý sultanlarýný hilafetle kutsadý.
Bu yüzden ismi Ýstanbul
olarak deðiþtirilen Konstantinapol’ün fethinden sonra Fatih Sultan
Mehmet Eyüp’te bir külliye inºa ettirdi.
Belki de burada külliyenin
bir cami, hastane ve diðer çeþitli dini ve hayýr müesseselerini içeren
bir dizi binalar olduðunu açýklamalýyým. Sultan Fatih külliyesinde
birisi sultanýn ebedi istirahatgahý olan iki türbe vardý.
Bütün bu gerçekler II. Abdulhamid’in maneviyatýný etkileyen miraslardý ve onda çok genç yaþta tecelli edecekti.
Maneviyatý
ifadenin farklý türleri vardýr ve onlardan biri iyi bir terbiyedir. Ýyi
bir terbiye olmadan ahlak olamaz dolayýsýyla medeniyet de olamaz.
Sultan Abdulhamid ciddi, düþünceli ve aðýrbaþlý bir çocuktu. O yüksek
sesle asla gülmedi. Bu hasletler sultanýn yetiþkinliðinde de devam etti.
Maneviyatýn
diðer bir ifadesi sultanýn tevazusuydu. II. Abdulhamid’in baþta hat
sanatý olmak üzere, sanatlara, gerçek bir usta olduðu marangozluða,
spora, yabancý dillere ve üstünlüðünü gösterdiði daha bir çok konuya
kabiliyeti vardý. Ancak sultan baþarýlarýndan dolayý asla böbürlenmedi.
Bu manevi tevazu sultanla alay edip onu eleþtiren birçok yabancý
tarafýndan anlaþýlmadý.
Sultanýn maneviyatýnýn diðer bir yönü
doðanýn güzelliklerine duyarlýlýðý ve sükuneti takdiriydi. Bu
maneviyatý, onu ruhunu tazeleyebileceði Allah ile daha yakýn iletiþim
kurabileceði huzur veren Yýldýz Parký’nda daha küçük ve mütevazý
saraylar için Dolmabahçe’nin aþýrýlýklarýný reddetmeye sevk etti.
Sultan
II. Abdulhamid’in parktaki köºklerinden birinde kahvesini yudumlarken
doðayý tefekkür etmek veya kuþlarýn þarkýlarýný dinlemek gibi sade
zevkleri vardý.
Sultan’ýn maneviyatý çocuklara ve hayvanlara
olan nezaketinde de görülürdü. Hiçbirþey Sultaný çocuklarýnýn
acemi müzik icralarýný dinlemekten daha fazla hoþnut edemezdi.
Sultan II. Abdulhamid eþlerinden de çok þey istemezdi ve basit ve
rahatlatýcý sohbetlerden büyük zevk alýrdý.
Sultan II. Abdulhamid
ihtiyaçlarýnda tutumlu ve görevinde çok dikkatliydi. Ciddi anlamda
dindar ve tasavvuf ehli olan Sultan yalnýzlýðý seven biriydi. Ýnsanlar
için 33 yýllýk saltanatý boyunca hiç tatil yapmadan uzun saatler
boyunca çalýþtý.
Sultan ayný zamanda bir iman savaþçýsýydý, ama
kýlýçla deðil manevi enerjiyle. Sultan bütün Müslümanlarý Allah’ýn þaný
ve onun elçisi peygamber Muhammed (s.a.v.) için hilafet bayraðý altýnda
birleþtirmek için büyük bir enerji harcadý.
Peygamber Muhammed
(s.a.v) ilim arayýþýný su sözlerle teþvik etmiþtir: ‘Kim ki evini ilim
aramak için terk eder iþte o Allah’ýn yolunda yürüyordur.’
Sultan
II. Abdülhamid, her alanda eðitimi yaygýn hale getirerek bu vazifeye de
manevi bir boyut getirdi. Sultan bugün her ekolojistin kýskanacaðý
SAÐDUYU ERDEMÝ ile ilerleme ve ekonomik reformlara giriþti. Sultan II.
Abdülhamid’in maneviyatýnýn en derin ifadesi ülkesinin düzenini ve
güvenliðini saðlayabileceðine inandýðýnda hiç tereddüt etmeden
sultanlýðýný feda ettiðinde ortaya çýktý.
Onun cömertçe
eðittikleri maalesef Sultan’ýn ayný yüksek ahlak standartlarýyla
yaþamadýlar. Onlar cömertçe bahþedilen bilgiyi elde ettiklerinde
Allah’a, Sultan’a ve Halife’ye ihanet ettiler ve bu süreçte ruhlarýný
harap ettiler.
Bir kaç düºünceyle bitiriyorum. Abdülkadir
Dedeoðlu’nun yazdýðý gibi: ‘Sultanlar ülkeleriyle olan iliþkilerinde
ruhlar gibidirler.’ Emin olun onlarýn soylarýna aktarýlan ruhlarý
sürgün kahrýyla ölmedi.
Gerçekten de 90 yaºýndaki
tasavvuf ehli Sultan Selim Hamid* (Sultan II. Abdülhamid’in son oðlu)
kalbi ve ruhu Osmanlý halifelerinin þehri, Ýslam’ýn incisi ve
Muhammed’in (s.a.v.) kutsal emanetlerinin olduðu Ýstanbul’un kaderine
sabit bir þekilde baðlý halde Ýslam geleneðindeki dürüstlük ve
tevazunun manevi yolunda ilerlemeye devam ediyor.
Sizi
Petrus Gyllius’un dört asýr önce söylediði sözlerle baþ baþa
býrakýyorum: ‘ Bana öyle geliyor ki diðer þehirler ölümlüyken bu þehir
yeryüzünde insan oldukça yaþamaya devam edecek’. Ýnþallah.
Allahýn Rahmeti Sizin, Ýslam’ýn ve Türkiye’nin ve tüm acý çeken uluslarýn üzerine olsun. Teþekkürler.
* Sultan Selim i-Rabi bin Hamid Han 3 Nisan 1999’da vefat etti.